‘’Masal’’
27 Mayıs – 16 Haziran 2021

Cue Art Space : YapıKredi bomontiada

27 Mayıs – 31 Ağustos 2021

Artcrowdistanbul Çevrimiçi Galeri

Masallarda, yaşamakta olduğumuz hayat bağlamında ders alınacak içeriklere sıklıkla rastlıyoruz. Gerçek bir hikayeden yola çıkmıyor masal, ama gerçek dünyaya göndermeler yaparak “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla”daki gibi dolaylı anlatılar içeriyor. Masallarda direkt olarak hiçbir birey, topluluk, halk hedef gösterilmiyor; bildiğimiz kimseye suçlu veya kahraman muamelesi yapılmıyor ama aslında hepimizin suçlu ya da kahraman olma potansiyeli olduğu ima ediliyor, anlatılıyor.
Anlatılar bazen anlık bakışlarda yakaladığımız kadar masum ve mahcup değiller. Çünkü anlatı bir öznel temsil, tasvir ve dolayısıyla kısmen ya da tamamen kurgu; kurgular ise, adı üzerinde, doğal ve nesnel olmak iddiasıyla yola çıkmıyorlar.
Aynı şeyi defaatle anlatırsan, anlatmak zorunda bırakılırsan her seferinde farklı anlatırsın. Bazı şeyleri çıkarırken diğer bazı yeni şeyler katarsın, olay kendi başına oynadığın bir “kulaktan kulağa” oyununa dönüşür. Polisler zanlılara çapraz sorgulama yaparken tekrar tekrar anlattırırlar, ki bir tutarsızlık yakalayabilsinler ve zanlının suçlu olup olmadığını çözebilsinler. Zanlının suçluya dönüşebilmesi için başvurulan şahadet süreci de benzer konumda. Şahitler gördüklerini birkaç kere anlattıklarında bazı tutarsızlıklar sergileyebiliyorlar.
Diğer yandan, hararetle paylaşmak istediğin bir deneyimi bireysel teşebbüsle anlatırsan allandırır, ballandırır ve süslersin, abartırsın. İnsanlar senin anlatımından sonra akıllarında kalan bir filmde olduğu gibi hissetsinler istersin. İyi anlatmak marifet sayılıyor, “ağzından bal damlıyor” deniyor bazı anlatıcılara. Bu tür anlatıcılar bir güven duygusu oluşturuyor dinleyicilerinde, ne dese inanacak hale gelebiliyorlar.
Bununla beraber, anlatı senden talep edilirse iş değişebilir. Gayriresmî de olsa sorgulanıyormuş gibi hissedebilirsin. Kendi isteğinle anlattığındaki kadar şevkli olmadığın için anlatıdaki süslemeler yerini eksiklikleri kapatan örtülere dönüşebilir. “Gerektiğinde” yani kendi içinde ihtiyaç duyduğun öz-meşrulaştırmayı devreye soktuğunda yalan bile söyleyebilir hale gelirsin.
Zamanımızın petrolü yani en değerli sömürü kaynağı olan kişisel/kitlesel verilerin görselleştirmesinde de güya nesnel ama aslen öznel anlatı söz konusu. Kafa karıştıracak kadar büyük, kapsamlı olan verilerin herkes tarafından kolayca anlaşılabilmesi için çeşitli basitleştirmeler yapılıyor. Bu süreçte birçok veri dışarıda bırakılıyor, özellikle de marjinal olanlar. Her türlü çeşidi kapsamayan ve çoğulcu olmayan bu görsel anlatı ise güdükleşiyor.
Ciddiye aldığımız ama aslında hiç güvenmememiz gereken haberler veya muktedirler, muzafferler tarafından yazılan bir roman kıvamındaki tarih de çeşitli filtrelerden geçiyorlar. Olayın içyüzünü anlayabilmemiz için gerekli birçok detay bize verilmiyor. Bu yüzden gerçekte ne olup bittiğini anlayamıyoruz; duyduklarımızın, okuduklarımızın, aktarılanların çoğu masal…

Murat Germen, 03.2021

‘’Tale’’
27th of May - 16th of June 2021

Cue Art Space : YapıKredi bomontiada

27th of May - 31st of August 2021

Artcrowdistanbul Online Gallery

In tales we often come across subject matter from which we draw lessons for life. Tales do not depart from a real story, but they refer to the real world and indirectly teach us certain lessons, as the saying in Turkish goes, “My daughter, I’m telling you; my bride, you understand”. Tales never target a specific individual, a group or people; and in tales, no one we know is treated either as a criminal or a hero, but tales do imply that we all have the potential to commit a crime or become a hero.
Narratives are sometimes not as shy and innocent as our momentary impressions may suggest. Narrative is a subjective representation or depiction and therefore it is partially or entirely fiction; and after all, as the term suggests, fiction does not set out with a claim of being natural or subjective.
If you tell, or if you are forced to tell the same story many times over, you tell it differently every time. You leave out certain things, you add others, and the whole story turns into a self-played game of Chinese Whispers. During a cross-examination, interrogators will demand that the suspect tell the story over and over again in order to catch an inconsistency, and determine whether the suspect is guilty or not. Witness testimonies used to turn a suspect into a criminal is subject to the same pitfall: When witnesses describe an event a few times over, they may exhibit certain inconsistencies.
On the other hand, if, by your own will, you talk about an experience which you passionately want to share, you wax lyrical, you embellish and you exaggerate. You wish that your story makes people feel like they have come out of a film that has left a lasting mark. Telling a good story is considered a skill, a Turkish aphorism praises good narrators by saying “honey drips from your mouth”. Such narrators create a sense of trust in their listeners, and listeners come to believe almost anything they say.
In contrast, if you are asked to narrate, then things may feel different. Perhaps not officially, but you may feel like you are being interrogated. You won’t be as enthusiastic as you are when you tell a story of your own accord, and the embellishments you apply to your narrative might turn into covers patching up gaps in your narrative. You might find that you can even lie when “necessary”, in other words, when you switch on your process of self-legitimation.
Thus, in the visualization of personal/mass data, which could be described as the oil of our time or the most valuable source of exploitation; a seemingly objective yet subjective narrative is in play. Various simplifications are carried out so that confusing big data can easily be understood by all. In this process, a multiplicity of data is excluded, especially marginal types. And a visual narrative which does not involve full diversity and pluralism, remains incomplete.
News reports, which we take seriously but should never trust; or history written in the tone of a novel by the victorious and those in power, are also passed through various filters. Many details necessary for us to get an insight are not provided to us. Therefore, we fail to understand what really happens; and most of what we hear, read or what is transmitted to us is merely a tale...


Murat Germen, 03.2021

Murat Germen fotoğrafı bir ifade / araştırma aracı olarak kullanan, İstanbul ile Londra’da yaşayan ve çalışan, 1965 doğumlu bir sanatçı, eğitimci ve arşivci. Fulbright burslusu olarak gittiği Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) mimarlık yüksek lisans derecesini Amerikan Mimarlar Birliği (AIA) Altın Madalyası ile aldı. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde fotoğraf, sanat ve yeni medya dersleri vermekte. Fotoğraf, mimarlık, planlama, yeni medya ve sanat konularında birçok basılı / çevrimiçi yayını olan Germen, uluslararası platformda onlarca konferansa davet aldı. Sanatçının eser külliyatı; aşırı kentleşme ve soylulaştırmanın etkileri, mülkiyet / mülksüzleştirme, emperyalizmin yeni biçim / aygıt / yöntemleri, katılımcı vatandaşlık, kent hakları, yerel kültürlerin sürdürülebilirliği, insanın doğada neden olduğu tahribat, iklim değişikliği, küresel ısınma, su hakları gibi konulara odaklanıyor. Kültürel miras, yerel arşivleme, delil toplama eylemi olarak belgeleme, kişisel bellek / toplum belleği çatışmaları, ihanetler ve emanetler arasındaki dinamikler sanatçının işlerinde merkeze oturan bazı mefhumlardır. Temsil, simülasyon, tarihin çeşitli yorumlamaları, nesnellik vaatleri, egemen şebekeler sıklıkla sorguladığım kavramlar arasında yer almaktadır. Skira (İtalya) ve MASA’dan (Türkiye) olmak üzere iki adet monografik kitabı yayımlandı. Türkiye, Amerika, İtalya, Almanya, İngiltere, Meksika, Portekiz, Özbekistan, Yunanistan, Japonya, Rusya, Ukrayna, Polonya, Bulgaristan, İran, Hindistan, Avustralya, Fransa, Kanada, Bahreyn, Kore, Dubai, Çin, İsveç, İsviçre, Mısır gibi ülkeler olmak üzere seksenin üzerinde kişisel / karma sergiye katkıda bulundu.

Murat Germen is an artist, academic and archivist using photography as an expression / research tool. Born 1965, he currently lives / works in Istanbul and London. Has an MArch degree from Massachusetts Institute of Technology, where he went as a Fulbright scholar and received AIA Henry Adams Gold Medal for academic excellence. Works as a professor of art, photography and new media at Sabanci University in Istanbul. Having many papers, photo series published on architecture / photography / art / new media in various publications; he has lectured at tens of conferences internationally. His oeuvre focuses on impacts of over-urbanization and gentrification, dis/possession, new forms / tools / methods of imperialism, civic rights, participatory citizenship, sustainability of local cultures, human devastation of nature, climate change, global warming, water rights. Notions like cultural legacy, local archiving, documentation as crime scene investigation, personal / collective memory conflicts, dynamics of custody / betrayal are very central in the works that the artist produces. Representation, simulation, interpretations of history, objectivity pledges, hegemonic grids are other topics I frequently question. He has two monographies, one published by Skira (Italy) and the other by MASA (Turkey). He has opened/joined over eighty inter/national (Turkey, USA, Italy, Germany, UK, Mexico, Portugal, Uzbekistan, Greece, Japan, Russia, Ukraine, Bulgaria, Poland, Iran, India, Australia, France, Canada, Bahrain, South Korea, Dubai, China, Sweden, Switzerland, Egypt) solo+group exhibitions.

© 2023 Cue Art Space